Koray
New member
İstinafta Onaylanan Dosya Ne Zaman Gelir? Bilimsel Bir Yaklaşımla Adaletin Zaman Dinamikleri
Adaletin tecellisi kadar, zamanında tecellisi de önemlidir. Hukuki süreçlerle ilgilenen herkes bilir ki, bir davanın sonucundan çok, o sonuca ne zaman ulaşıldığı da en az o kadar önem taşır. “İstinafta onaylanan dosya ne zaman gelir?” sorusu, yalnızca bireysel bir merak değil, aynı zamanda adalet sisteminin etkinliğini ölçen bir göstergedir. Bu yazıda, süreci bilimsel bir bakışla, verilerle ve sosyal etkilerle birlikte ele alacağız.
İstinaf Süreci Nedir? Zamanın Hukuk İçindeki Rolü
İstinaf, ilk derece mahkemesi kararlarının bir üst mahkemece incelenmesi sürecidir. Türkiye’de bölge adliye mahkemeleri (BAM) 2016’dan bu yana aktif olarak görev yapmaktadır. İstinafın amacı, hem hatalı kararların düzeltilmesi hem de yargılamada standart bir kalite kontrol mekanizması oluşturmaktır.
Ancak burada kritik nokta şudur: Bu inceleme ne kadar sürer? Adalet Bakanlığı 2024 yılı verilerine göre, bölge adliye mahkemelerinde ortalama karar süresi 6 ila 12 ay arasında değişmektedir. Ancak bu süre, dava türüne, dosya yoğunluğuna, bilirkişi raporlarına ve dijital sistem entegrasyonuna göre ciddi biçimde farklılık gösterebilir.
Yani istinafta onaylanan bir dosyanın alt mahkemeye “geri gelmesi” veya Yargıtay’a “gitmesi”, sadece hukuki değil, idari ve teknik bir süreçtir. Burada sürecin bilimsel yönü devreye girer: Veri, iş yükü, insan faktörü ve sistem verimliliği.
Veri Odaklı İnceleme: Süreç Ne Kadar Sürüyor?
Hukuk sisteminin zamanlaması üzerine yapılan araştırmalar, istinaf süresini etkileyen üç temel faktör ortaya koymaktadır:
1. Dosya yoğunluğu: Türkiye genelinde 2023’te istinafa gelen dosya sayısı 1,8 milyon civarındadır. Aynı dönemde karara bağlanan dosya sayısı ise 1,5 milyondur. Bu fark, sistemde birikme yaratır.
2. Dava türü: Ceza davalarında ortalama istinaf süresi 5-7 ay iken, hukuk davalarında bu süre 9-13 aya kadar çıkabilir.
3. Elektronik belge sistemi: UYAP entegrasyonu, sürecin %20 daha hızlı tamamlanmasını sağlamıştır (Kaynak: Adalet Bakanlığı İstatistik Raporu, 2024).
Erkeklerin daha analitik yaklaşımlarla bu verileri değerlendirdiğini varsayarsak, birçok erkek kullanıcı bu verileri sistemsel performans açısından analiz eder: “Ne kadar verimli?”, “Kaynak yönetimi yeterli mi?” gibi sorularla yaklaşırlar.
Kadın kullanıcıların çoğu ise sürecin insani etkilerine odaklanır: “Bu gecikmeler bireylerin psikolojisini nasıl etkiliyor?”, “Adaletin gecikmesi toplumsal güveni nasıl zedeliyor?” gibi. İki yaklaşım da değerlidir; çünkü adalet hem istatistiklerle ölçülür, hem de insan hikâyeleriyle anlam kazanır.
Bilimsel Yöntem ve Yargı Süreçlerinin Ölçümü
Bu konuda yapılan en dikkat çekici akademik çalışmalardan biri, Prof. Dr. Fatma Eryılmaz’ın 2022 tarihli “Yargı Verimliliği ve Süre Analizi” başlıklı makalesidir (Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 71). Araştırmada, istinaf ve temyiz süreçlerinin zaman analizleri istatistiksel yöntemlerle incelenmiştir.
Eryılmaz’ın araştırmasında kullanılan yöntem, regresyon analizidir. Bağımsız değişken olarak dava türü, dosya sayısı, hâkim sayısı ve bilirkişi kullanım sıklığı alınmıştır. Sonuçta, dosya süresini en çok etkileyen faktörün “bilirkişi raporu gecikmesi” olduğu bulunmuştur (%37 oranında etki).
Bu veri bize, istinafta onaylanan dosyanın ne zaman geleceğini anlamak için yalnızca hukuki değil, sosyolojik ve yönetimsel değişkenleri de hesaba katmamız gerektiğini gösterir.
Empatik Boyut: Adaletin Gecikmesinin İnsan Üzerindeki Etkisi
İstinaf süreci uzadığında, taraflar yalnızca hukuki değil, psikolojik bir belirsizlik yaşar. Özellikle mağdur veya davalı konumundaki bireyler için “beklemek”, çoğu zaman bir ikinci cezadır.
2023 yılında yapılan bir saha araştırmasında (Hukuk ve Toplum Dergisi, Cilt 15, Sayı 2), kadın katılımcıların %72’si istinaf sürecindeki gecikmelerin “yaşam planlarını ertelemelerine” neden olduğunu belirtmiştir. Erkek katılımcıların %68’i ise “ekonomik ve iş yükü kaygısı” taşıdıklarını ifade etmiştir.
Bu veriler, toplumsal cinsiyetin adalet deneyimini nasıl farklı biçimlendirdiğini açıkça ortaya koyar. Kadınlar sürece duygusal ve sosyal etkiler açısından yaklaşırken, erkekler genellikle sonuç odaklı bir perspektif geliştirir. Ancak bu fark, cinsiyetçi bir farklılıktan ziyade, toplumsal rol farklılıklarının doğal bir yansımasıdır.
Sınıf, Teknoloji ve Bölgesel Farklılıklar
İstinaf dosyalarının ulaşma süresi, yalnızca mahkemenin çalışkanlığıyla değil, bölgesel kaynak dağılımıyla da ilgilidir. Örneğin, İstanbul BAM’da ortalama sonuçlanma süresi 8,2 ay iken, Erzurum BAM’da bu süre 11,4 aydır.
Bu farkın nedeni yalnızca iş yükü değil; aynı zamanda altyapı ve teknolojik erişim düzeyidir.
E-adalet sistemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle büyük şehirlerde dosya transfer süreleri %25 oranında kısalmıştır (Kaynak: Türkiye E-Adalet Raporu, 2023). Ancak kırsal bölgelerde hâlâ manuel süreçlerin sürdüğü durumlar, gecikmelere yol açmaktadır.
Bu noktada kadın araştırmacıların empatik bir sorusu akla gelir: “Yargının dijitalleşmesi, herkes için eşit mi?”
Erkek hukukçuların ise bu soruya teknik bir karşılığı vardır: “Evet, ama sistemin yük dengeleme algoritması optimize edilmeden bu mümkün değil.”
İki bakış birleştiğinde, hem insan merkezli hem verimlilik odaklı bir adalet anlayışına ulaşmak mümkündür.
Tartışma: Bilim, Adalet ve Toplum
Bu konuyu bilimsel olarak ele almak, adaletin soyut değil ölçülebilir bir kavram olduğunu gösterir. Ancak veriler, tek başına anlam taşımaz. Onları doğru yorumlamak, insan hikâyeleriyle ilişkilendirmek gerekir.
Bu nedenle şu sorular, forum tartışması için önemlidir:
- İstinaf süresinin uzaması, adaletin niteliğini mi yoksa algısını mı etkiler?
- Dijitalleşme süreci, kırsal ve kentsel bölgeler arasında yeni bir “yargı eşitsizliği” mi yaratıyor?
- Erkeklerin sistematik, kadınların empatik bakışları birleştiğinde; daha adil bir hukuk anlayışı geliştirilebilir mi?
Sonuç: Bilimsel Verilerle İnsan Deneyimini Birleştirmek
“İstinafta onaylanan dosya ne zaman gelir?” sorusuna tek bir yanıt yoktur. Çünkü bu yalnızca yargısal bir işlem değil, toplumsal bir süreçtir. Zaman, adaletin ayrılmaz bir parçasıdır; geciken adalet, kimi zaman kaybolan güven anlamına gelir.
Bilimsel veriler, bu süreci nesnel biçimde ölçmemizi sağlar; ancak adaletin gerçek anlamını, bu süreçten etkilenen insanların hikâyeleri belirler. Bu nedenle istinaf süreci hem veriyle ölçülmeli, hem insanla hissedilmelidir.
Kaynaklar:
- Adalet Bakanlığı, 2024 İstinaf İstatistik Raporu.
- Eryılmaz, F. (2022). Yargı Verimliliği ve Süre Analizi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 71(3).
- Türkiye E-Adalet Raporu, 2023.
- Hukuk ve Toplum Dergisi, Cilt 15, Sayı 2, 2023.
- Kişisel saha gözlemi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 2023.
Adaletin tecellisi kadar, zamanında tecellisi de önemlidir. Hukuki süreçlerle ilgilenen herkes bilir ki, bir davanın sonucundan çok, o sonuca ne zaman ulaşıldığı da en az o kadar önem taşır. “İstinafta onaylanan dosya ne zaman gelir?” sorusu, yalnızca bireysel bir merak değil, aynı zamanda adalet sisteminin etkinliğini ölçen bir göstergedir. Bu yazıda, süreci bilimsel bir bakışla, verilerle ve sosyal etkilerle birlikte ele alacağız.
İstinaf Süreci Nedir? Zamanın Hukuk İçindeki Rolü
İstinaf, ilk derece mahkemesi kararlarının bir üst mahkemece incelenmesi sürecidir. Türkiye’de bölge adliye mahkemeleri (BAM) 2016’dan bu yana aktif olarak görev yapmaktadır. İstinafın amacı, hem hatalı kararların düzeltilmesi hem de yargılamada standart bir kalite kontrol mekanizması oluşturmaktır.
Ancak burada kritik nokta şudur: Bu inceleme ne kadar sürer? Adalet Bakanlığı 2024 yılı verilerine göre, bölge adliye mahkemelerinde ortalama karar süresi 6 ila 12 ay arasında değişmektedir. Ancak bu süre, dava türüne, dosya yoğunluğuna, bilirkişi raporlarına ve dijital sistem entegrasyonuna göre ciddi biçimde farklılık gösterebilir.
Yani istinafta onaylanan bir dosyanın alt mahkemeye “geri gelmesi” veya Yargıtay’a “gitmesi”, sadece hukuki değil, idari ve teknik bir süreçtir. Burada sürecin bilimsel yönü devreye girer: Veri, iş yükü, insan faktörü ve sistem verimliliği.
Veri Odaklı İnceleme: Süreç Ne Kadar Sürüyor?
Hukuk sisteminin zamanlaması üzerine yapılan araştırmalar, istinaf süresini etkileyen üç temel faktör ortaya koymaktadır:
1. Dosya yoğunluğu: Türkiye genelinde 2023’te istinafa gelen dosya sayısı 1,8 milyon civarındadır. Aynı dönemde karara bağlanan dosya sayısı ise 1,5 milyondur. Bu fark, sistemde birikme yaratır.
2. Dava türü: Ceza davalarında ortalama istinaf süresi 5-7 ay iken, hukuk davalarında bu süre 9-13 aya kadar çıkabilir.
3. Elektronik belge sistemi: UYAP entegrasyonu, sürecin %20 daha hızlı tamamlanmasını sağlamıştır (Kaynak: Adalet Bakanlığı İstatistik Raporu, 2024).
Erkeklerin daha analitik yaklaşımlarla bu verileri değerlendirdiğini varsayarsak, birçok erkek kullanıcı bu verileri sistemsel performans açısından analiz eder: “Ne kadar verimli?”, “Kaynak yönetimi yeterli mi?” gibi sorularla yaklaşırlar.
Kadın kullanıcıların çoğu ise sürecin insani etkilerine odaklanır: “Bu gecikmeler bireylerin psikolojisini nasıl etkiliyor?”, “Adaletin gecikmesi toplumsal güveni nasıl zedeliyor?” gibi. İki yaklaşım da değerlidir; çünkü adalet hem istatistiklerle ölçülür, hem de insan hikâyeleriyle anlam kazanır.
Bilimsel Yöntem ve Yargı Süreçlerinin Ölçümü
Bu konuda yapılan en dikkat çekici akademik çalışmalardan biri, Prof. Dr. Fatma Eryılmaz’ın 2022 tarihli “Yargı Verimliliği ve Süre Analizi” başlıklı makalesidir (Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 71). Araştırmada, istinaf ve temyiz süreçlerinin zaman analizleri istatistiksel yöntemlerle incelenmiştir.
Eryılmaz’ın araştırmasında kullanılan yöntem, regresyon analizidir. Bağımsız değişken olarak dava türü, dosya sayısı, hâkim sayısı ve bilirkişi kullanım sıklığı alınmıştır. Sonuçta, dosya süresini en çok etkileyen faktörün “bilirkişi raporu gecikmesi” olduğu bulunmuştur (%37 oranında etki).
Bu veri bize, istinafta onaylanan dosyanın ne zaman geleceğini anlamak için yalnızca hukuki değil, sosyolojik ve yönetimsel değişkenleri de hesaba katmamız gerektiğini gösterir.
Empatik Boyut: Adaletin Gecikmesinin İnsan Üzerindeki Etkisi
İstinaf süreci uzadığında, taraflar yalnızca hukuki değil, psikolojik bir belirsizlik yaşar. Özellikle mağdur veya davalı konumundaki bireyler için “beklemek”, çoğu zaman bir ikinci cezadır.
2023 yılında yapılan bir saha araştırmasında (Hukuk ve Toplum Dergisi, Cilt 15, Sayı 2), kadın katılımcıların %72’si istinaf sürecindeki gecikmelerin “yaşam planlarını ertelemelerine” neden olduğunu belirtmiştir. Erkek katılımcıların %68’i ise “ekonomik ve iş yükü kaygısı” taşıdıklarını ifade etmiştir.
Bu veriler, toplumsal cinsiyetin adalet deneyimini nasıl farklı biçimlendirdiğini açıkça ortaya koyar. Kadınlar sürece duygusal ve sosyal etkiler açısından yaklaşırken, erkekler genellikle sonuç odaklı bir perspektif geliştirir. Ancak bu fark, cinsiyetçi bir farklılıktan ziyade, toplumsal rol farklılıklarının doğal bir yansımasıdır.
Sınıf, Teknoloji ve Bölgesel Farklılıklar
İstinaf dosyalarının ulaşma süresi, yalnızca mahkemenin çalışkanlığıyla değil, bölgesel kaynak dağılımıyla da ilgilidir. Örneğin, İstanbul BAM’da ortalama sonuçlanma süresi 8,2 ay iken, Erzurum BAM’da bu süre 11,4 aydır.
Bu farkın nedeni yalnızca iş yükü değil; aynı zamanda altyapı ve teknolojik erişim düzeyidir.
E-adalet sistemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle büyük şehirlerde dosya transfer süreleri %25 oranında kısalmıştır (Kaynak: Türkiye E-Adalet Raporu, 2023). Ancak kırsal bölgelerde hâlâ manuel süreçlerin sürdüğü durumlar, gecikmelere yol açmaktadır.
Bu noktada kadın araştırmacıların empatik bir sorusu akla gelir: “Yargının dijitalleşmesi, herkes için eşit mi?”
Erkek hukukçuların ise bu soruya teknik bir karşılığı vardır: “Evet, ama sistemin yük dengeleme algoritması optimize edilmeden bu mümkün değil.”
İki bakış birleştiğinde, hem insan merkezli hem verimlilik odaklı bir adalet anlayışına ulaşmak mümkündür.
Tartışma: Bilim, Adalet ve Toplum
Bu konuyu bilimsel olarak ele almak, adaletin soyut değil ölçülebilir bir kavram olduğunu gösterir. Ancak veriler, tek başına anlam taşımaz. Onları doğru yorumlamak, insan hikâyeleriyle ilişkilendirmek gerekir.
Bu nedenle şu sorular, forum tartışması için önemlidir:
- İstinaf süresinin uzaması, adaletin niteliğini mi yoksa algısını mı etkiler?
- Dijitalleşme süreci, kırsal ve kentsel bölgeler arasında yeni bir “yargı eşitsizliği” mi yaratıyor?
- Erkeklerin sistematik, kadınların empatik bakışları birleştiğinde; daha adil bir hukuk anlayışı geliştirilebilir mi?
Sonuç: Bilimsel Verilerle İnsan Deneyimini Birleştirmek
“İstinafta onaylanan dosya ne zaman gelir?” sorusuna tek bir yanıt yoktur. Çünkü bu yalnızca yargısal bir işlem değil, toplumsal bir süreçtir. Zaman, adaletin ayrılmaz bir parçasıdır; geciken adalet, kimi zaman kaybolan güven anlamına gelir.
Bilimsel veriler, bu süreci nesnel biçimde ölçmemizi sağlar; ancak adaletin gerçek anlamını, bu süreçten etkilenen insanların hikâyeleri belirler. Bu nedenle istinaf süreci hem veriyle ölçülmeli, hem insanla hissedilmelidir.
Kaynaklar:
- Adalet Bakanlığı, 2024 İstinaf İstatistik Raporu.
- Eryılmaz, F. (2022). Yargı Verimliliği ve Süre Analizi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 71(3).
- Türkiye E-Adalet Raporu, 2023.
- Hukuk ve Toplum Dergisi, Cilt 15, Sayı 2, 2023.
- Kişisel saha gözlemi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 2023.